GlusterFS

Bugün Gluster terimi üzerine konuşacağız. İlk duyduğumda cluster mı dediniz diye tekrar ettirdiğim kelime. Ardından öğrendim ki GNU ve cluster terimlerinin birleşiminden ortaya çıkmış sahiden 🙂

Peki nedir bu Gluster?

Gluster, bir yazılım şirketiymiş ve 2011 yılında Red Hat tarafından satın alınmış. Misyonu ise bulut depolama için açık kaynaklı bir platform sağlamak diyebiliriz. İşte tam bu noktada da GlusterFS terimi ile tanışıyoruz.

GlusterFS; ağ tabanlı bir dosya sistemidir ve açık kaynak kodlu, yazılım tabanlı bir veri saklama çözümüdür. Red Hat bu ürünü ilk olarak Red Hat Storage Server olarak piyasaya sürmüş, 2015 sonrası ise ismi yeniden adlandırarak Red Hat Gluster Storage olarak devam ettirmiş diyebiliriz. Avantajlarını şöyle bir sıralayacak olursak:

  • Ölçeklenebilir depolama yönetimi sunar. Yani kolay bir şekilde yatayda ve dikeyde kesinti ihtiyacı olmadan büyüyebilir.
  • Konteynerler için optimize edilmiştir. Openshift ile yüksek düzeyde entegre edilmiştir. Persistent Storage Volume olarak kullanılmaktadır.
  • Yedeklilik ve yüksek kullanılabilirlik (high availability) sağlar.
  • Cluster yapısı sağlar.
  • Kendi kendini onarma (self healing) özelliğiyle de avantaj sağlamaktadır.

GlusterFS Bileşenleri

Node: Gluster ağımızdaki sunucuları temsil eder.

Brick: Nodelar üzerinde tanımlanan dizinlerdir. Bir node üzerinde birden fazla brick olabilir.

Volume: Birden fazla brick biriminin mantıksal olarak bileşimidir. Volume’ler sunuculara alan sağlamaktadır diyebiliriz. Kullanım durumuna göre birçok çeşit volume tipi bulunmaktadır.


Gluster Volume Tipleri

Distributed (Dağıtık): Dosyalar brick’ler arasında dağıtılır. Örneğin 1TB + 1TB iki brick ile toplam 2 TB veri saklanabilir. Veri yedekliliği yoktur. Yedeklilik gerektirmeyen , hızlı ve ucuz storage çözümü istendiği durumlarda kullanılabilir. GlusterFS varsayılan olarak distributed volume kullanmaktadır.

Replicated (Çoğaltılmış): Aynı dosyanın kopyaları birden fazla brick üzerinde saklanır. Örneğin 1TB verinin iki kopyasını 1TB + 1TB şeklinde iki brick üzerinde tutarsınız. Bu sayede brick’lerden biri hata aldığında kopyası üzerinden veriye erişim sağlanmaya devam eder.

Distributed Replicated (Dağıtık Çoğaltılmış): En az 4 brick gerekir. Örneğin dosyalar brick’lerin yarısında dağıtık olarak saklanırken, diğer yarısında bu dağıtık saklanan brick’lerin birebir kopyası tutulur.

Striped (Parçalı): Dosyalar parçalara bölünerek her bir parçası bir brick üzerinde saklanır. Örneğin 1TB x 3 brick’e sahipseniz, 3TB’lık dosya 1TB’lık parçalara bölünerek saklanır. Bu sayede yazma ve okuma performansı artmış olur diyebiliriz. Ancak veri yedekliliği yoktur.

Distributed Striped (Dağıtık Parçalı): Dosyalar iki veya daha fazla düğüm arasında parçalı olarak dağıtılır.


Biliyorsunuz ki, Red Hat Gluster Storage hizmeti sağlamakla beraber son zamanlarda çok popüler olan Red Hat Ceph Storage hizmeti de sunuyor. Büyük miktarda veri depolamak ve yönetmek için her iki çözüm de kullanılabilmektedir. Bir önceki yazımda Ceph üzerine de konuşmuştuk. Henüz okumadıysanız sizleri şöyle linke alabiliriz 🙂

Şimdi de gelin kısaca bu iki veri depolama çözümünü birbirinden ayıran özelliklerini konuşalım.


GlusterFS vs Ceph

  • GlusterFS, blok tabanlı bir depolama çözümüdür. (Depolanan verileri nesneler yerine bir dosya hiyerarşisinde yönetir.)
  • Büyük ölçekli verileri depolamak için en uygun çözümdür.
  • Ceph, nesne tabanlı bir sistemdir. (Verileri depolanmış nesneler olarak yönetir.)
  • Hızlı depolama ölçeklendirmesi sağlar,
  • Kullanıcıların daha sık eriştiği daha kısa süreli depolamaya olanak tanır.

Özetleyecek olursak tüm bu bilgilerin ışığında hızlı bir şekilde yukarı ve aşağı ölçeklenebilen, kolay erişilebilir depolama çözümü isteyenler Ceph’i , çok fazla hareket etmeden büyük miktarda veri depolamayı hedefleyenler Gluster’ı tercih etmelidir diye düşünüyorum.

Yeni yazılarda görüşmek üzere.

Referanslar:
https://technologyadvice.com/blog/information-technology/ceph-vs-gluster/
https://www.evrenbal.com/merhaba-gluster/
https://www.redhat.com/en/technologies/storage/gluster/features
https://bobcares.com/blog/glusterfs-vs-ceph-performance/
https://docs.gluster.org/en/main/Administrator-Guide/Setting-Up-Volumes/
https://www.gluster.org/gluster-volume/

CEPH 101

Ceph Nedir?

Ceph, depolama ortamlarının tamamını bir arada sunan ve depolama sistemlerinin geleceği olarak görülen açık kaynak kodlu bir depolama çözümüdür. Sage Weil adlı öğrencinin doktora tezi olarak başlayan Ceph projesi geliştirmelere devam edilmesiyle ve özellikle OpenStack ile kullanımı sayesinde depolama dünyasında ciddi önem taşımaya başlamış. En büyük artısı da birden fazla storage alanını kullanıcılara sağlaması. Ayrıca açık kaynak kodlu olması, donanım bağımsız çalışabilmesi, oldukça yüksek performanslara çıkabilmesi sayesinde iyice ön plana çıktığını söyleyebiliriz.

Software defined bir çözümdür. Horizontal olarak çok kolay bir şekilde scale edilebiliyor. Hardware ne olursa olsun veya üzerindeki disk yapılarınız her ne olursa olsun istediğiniz şekilde sistemi büyültüp küçültebiliyorsunuz. Esneklik sağlıyor.


Ceph Mimari Bileşenleri

Ceph; RGW, RBD, CephFS çözümlerini ve görselde yer almasa da iSCSI Gateway çözümünü sağlayabiliyor.

RGW (Rados Gateway): RGW, Ceph’in doğrudan nesne tabanlı depolama ortamına erişmeye olanak veren API servisini sağlayan bileşendir. S3 compatible bir yapıdır. Amazon S3 ile uyumludur (%80 API destekliyor.). OpenStack Swift API ile de uyumludur. Ayrıca RGW üzerinden native NFS paylaşımı da yapılabiliyor.

RBD (Rados Block Device): RBD, Ceph’in nesne tabanlı depolama altyapısı üzerinde çalışan ve sanal sunucular, fiziksel sunucular ve diğer istemcilere blok tabanlı depolama sağlayan katmanıdır. ,

CephFS (File System): Ceph’in nesne tabanlı depolama altyapısını kullanarak istemcilere POSIX uyumlu dosya sistemi vermesini sağlayan katmanıdır. Diğer bileşenlerin aksine CephFS çalışmak için bir metadata sunucusuna ihtiyaç duyar.

LIBRADOS (Native API) : Ceph cluster’ının yerel arabirimidir. Bu yerel arabirimi üzerinde konumlandırılan hizmet arabirimlerini (RGW, RBD, CephFS) içerir.

RADOS (Reliable Autonomic Distributed Object Store) : verileri mantıksal depolama havuzlarında nesne olarak depolar ve bu nesnenin nerede depolanması gerektiğini otomatik olarak ileride bahsedeceğim CRUSH algoritmasıyla hesaplar.

Genel yapıya baktığımızda RADOS altyapıda storage yazma işleminden sorumludur. RGW, RBD, CephFS ise aslında bizim için clientlar ile haberleşmeyi sağlayan ara katmandır.

OSD (Object Storage Daemons) : OSD bileşenleri veriyi nesne halinde tutmakla yükümlü disklerdir diyebiliriz. 1 disk = 1 OSD gibi düşünebiliriz. Ama bazı durumlarda 1 diskin üzerine birden fazla OSD de olabilir. (Mesela NVMe kullanıyorsanız.) . Bu gibi durumlar için önerilen bir diskin üzerine 2 veya 3 OSD konumlandırılmasıdır.

RAID Controller tarafında destekliyorsa passthrough mod öneriliyor. Eğer desteklemiyorsa RAID 0 ile devam edilmesi gerekiyor.


MON (Monitör): Monitörleri cluster’ın beyni gibi düşünebilirsiniz. Minimum desteklenen monitör sayısı 3’tür. Burada monitör sayısını belirleyen husus cluster’ın büyüklüğüdür. Yedeklilik açısından 3 monitör de farklı hostta çalışmalı. Monitörler üzerinde herhangi bir data tutulmaz.


Ceph Veri Yerleşim Bileşenleri

Ceph üzerinde veri nasıl saklanır diye incelediğimizde bazı anahtar kelimelerin karşımıza çıktığını görüyoruz. Gelin bu ifadeleri detaylıca inceleyelim.

Pool : Nesneleri ortak bir ad etiketi altında saklamak için kullanılan mantıksal bölümlerdir. Poolları oluştururken yerleşim gruplarının (placement groups) sayısını ve replika sayısını, “CRUSH” kuralını belirtmemiz gerekmektedir.

İki tür pool bulunur. Birincisi “replicated pools”, diğeri ise “erasure coded pools”

PGs (Placement Groups) : Pool ve OSD arasında verileri gruplamak üzere kullanılan yapı taşları.

Ceph’te hem client tarafı hem de storage tarafı aynı bilgiye sahiptir. Client tarafı direk olarak datayı hangi PG’e yazacağını biliyor. Bu yüzden objeyi gönderirken git bu objeyi şu PG’e yaz der. Zaten aynı bilgi Ceph’te de olduğundan hiçbir şekilde sorgu yapmadan yazması gereken OSD’ye datayı yazar.

Bazı hap bilgiler:
– Her bir OSD kesinlikle farklı hostlara gitsin veya farklı racklerdeki hosta gitsin şeklinde yedekleme yapılabiliyor.
– Farklı poollarda farklı replikasyon faktörü kullanılabilir.
– PG’lerde verinin kopyalanacağı sayıyı pool id belirliyor.
– Poollar oluşturulurken her poola PG sayısı atanıyor. Önceden manuel yapılan bu işlem şimdi otomatik olarak yapılıyor. Ayrıca önceden poola atadığınız PG sayısı azaltılamıyorken şimdi bu işlem otomatik olarak ve gereksinime göre PG sayısını arttırıp azaltılabiliyor.
– VMware için RBD yerine iSCSI de kullanılabilir.
– Bir Ceph clusterına bir CephFS poolu oluşturulabilir. Şu an için birden fazla oluşturulamamaktadır.
NFS Ganesha : CephFS’in üzerinde bir arakatmandır. Client tarafı ile CephFS’in NFS konuşmasını sağlar. Daha çok OpenStack tarafında kullanılmaktadır.


CRUSH Algoritması  (Controlled Replication Under Scalable Hashing)

CRUSH algoritması, bir pool için verilerin tutulacağı OSD’leri seçmek için kullanılır. Ceph üzerinde verinin nereye yazılıp nereden okunacağını bir hesaplama yaparak belirler.

Veri yazma talebi geldiği zaman aşağıdaki sırayla adımlar gerçekleşir ve replika sayısına göre kopya çıkarılır.

  • İstemci tarafından yazılacak veri belirlenir ve Ceph üzerindeki poola yazma talebi gönderilir.
  • CRUSH algoritması burada devreye girer ve istemcinin yazması gereken PG ataması belirlenerek atanır.
  • Yine CRUSH algoritması kullanılacak PG’yi bir OSD ile eşler. Böylece istemci veriyi birincil olarak belirlenen PG’e (dolayısıyla OSD üzerine) yazar.
  • CRUSH Algoritması tarafından belirlenen birincil OSD’ye yazma işlemi tamamlanır,
  • Daha sonra verinin kopyası replika sayısına bağlı olarak diğer OSD’lere de yazılır. Tüm kopyalar yazıldıktan sonra istemciye yazma işleminin başarılı olduğu bilgisi dönülür.

Referanslar:
Red Hat CEPH101 Workshop
https://cephturkiye.com/
https://huseyincotuk.com/2017/06/06/ceph-mimarisi-ceph-uzerinde-veri-yerlesimi/
https://docs.ceph.com/
https://docs.deistercloud.com/content/Technology.50/Blob%20storage/Ceph.xml?embedded=true


Doğu Ekspresi Günlükleri #2

Merhaba sevgili gezginler 🙂

Ballı süt eşliğinde bir yazı serisinin devamı ile karşınızdayım bugün. Bu yazıyı okuyan herkesin ölmeden önce yapılacak listesinde olduğuna inandığım Doğu Ekspresi ile başlayan gezi rotamdan bahsetmeye devam edeceğim. O zaman gezmeye başlayalım!

Pazar 17.40 itibariyle Ankara’dan tren yolculuğuna başladık. Pazartesi 20.00 gibi Kars Garı’na vardık. 26 saat civarı süren Doğu Ekspresi tren yolculuğuma dair merak ettiğiniz detayları anlattığım yazıma “Doğu Ekspresi Günlükleri #1” linkinden ulaşabilirsiniz. Rotanın tamamına da şöyle bir bakacak olursak:

Gelelim Kars’a.. Pazartesi akşamı itibariyle başlayan Kars konaklamamız Çarşamba sabahına kadar sürdü. Kars ve çevresine ayırabileceğimiz 1 günümüz vardı. Bu sebeple görmek istediğimiz yerleri önceliklendirdik. Tabi siz bu rotayı zamanınıza göre genişletebilirsiniz. Ama mutlaka İshak Paşa Sarayı’nı ve Ani Antik Kenti görmeniz gerektiğini düşünüyorum. Bu muhteşem 2 yer, 1 gününüzü kapatıyor. Ulaşım kısmına gelirsek birisi Ağrı Doğubayazıt’ta, diğeri Kars-Ermenistan sınırı 🙂 Bu sebeple en konforlu ve kolay çözüm araba kiralamak diyebilirim. Bu mekanlara giden günübirlik turlar da varmış. Dilerseniz turları da tercih edebilirsiniz. Ama tarihler genelde hep hafta sonu ve açıkçası ben kendi turunu planlamayı seven biriyim. Bu yüzden bizim tercihimiz araba kiralamaktan yana oldu. Tabii bir miktar tuzlu olduğunu da belirteyim 🙂 Ama kesinlikle gördüğümüz 2 yer için değerdi. Araba kiralama şirketi olarak kurumsal bir yer tercih ettik. İsim vermiyorum reklama girmesin 🙂

Sabah 08.30 civarı arabayı teslim aldık ve 08.45 gibi Doğubeyazıt’a doğru yola çıkıık. Sonbaharda ilk defa kar gördüğüm bir yolculuk oldu. İshakpaşa Sarayı’na olan Ağrı Dağı manzaralı yolculuğumuz 2 s 45 dk sürdü.

Doğu’nun İncisi: İshak Paşa Sarayı

Bir kelimeyle İshak Paşa Sarayı’nı anlat deseler “inci” derdim. Doğu’nun incisi. Mimarisine bakmaya, tarihini dinlemeye doyamadığımız bir saray. Burada 1.30 saat gibi kısıtlı bir zamanımız vardı ama saray ve çevresindeki türbe ve camiyi de gezmek için bu süre gayet yetti de arttı.

Saray 1784 yılında yapılmış ve Anadolu’dan günümüze ulaşan tek saray olarak belirtiliyor. Motifleri yakında incelediğinizde bir mesaj içerdiği hissiyatına kapılıyorsunuz. Çok motiflerden anlamam ama okuduğum kadarıyla Selçuklulardan ve İran Kültüründen izler taşıyormuş. Ayrıca yaklaşık 99 yıl sürmüş. Dile kolay 99 yıl..

Beni en çok şaşırtan bilgi ise şu oldu: Dünyanın ilk tesisat döşenen sarayıymış. Bu kalorifer sistemi camide, medresede, tören salonunda ve haremde kullanılmış.

Dış avludan girdikten sonra ihtişamlı bir kapıdan daha geçerek saraya giriyorsunuz. Mutfağından kilerine, hareminden zindanına bol merdiven inip çıkmalı, ihtişamlı rüzgarıyla eşsiz manzaraya sahip olan saraya.. İhtişamlı rüzgarı diyorum çünkü rakımı 1900 küsür olan bir yerden bahsediyoruz. 🙂

Orijinali çok daha heybetli olan sarayın bugüne ulaşan en sağlam yeri ise camisi olmuş. Tek kubbeli camii, iki ayrı renk taşla örülmüş minaresiyle değişik ve dikkat çekici bir görüntüye sahip. Dikkat çekici demişken mutfaktaki çeşme nişinden de bahsetmek istiyorum. Niş üzerinde , bazı arkadaşlarım köri soslu tavuk tarifi olarak adlandırsa da (:)) , 4 satırlık hoş bir kitabe yer alıyordu.
Tercümesini de şuraya bırakayım :

Gökyüzünde güneş ile ayın ışıkları parladıkça
Allah devletle bu ocağı eyleye
Dünya durdukça buranın nimeti depolu olsun.
Bu çeşmenin suyu cennetteki kevser gibi tatlı olsun.

Çeşme Nişindeki Kitabe

Son olarak bir de zindan odalarından bahsetmek istiyorum. Önce uzun merdivenden aşağı iniyorsunuz sonrasında iç içe geçmiş zindan odaları sizi karşılıyor. Tavanı yüksek küçük bir deliği olan olan bu odalara mahkumlar delikten iple indiriliyormuş. Bu da bence ilginç bir detay.

Saraydan çıktıktan sonra karşınızda gözüken yürüme mesafesinde bir başka camii ve türbe göreceksiniz. Burası ise Ahmedi Han Türbesi ve Camii.

Ahmedi Han Türbesi

13.00 gibi İshak Paşa’dan ayrılıp ikinci rotamıza doğru yola çıkıyoruz. O zaman kısa bir mola. Kahvelerinizi/çaylarınızı tazeleyin devam edelim.

Doğu Ekspresi Günlükleri: İshak Paşa Sarayı & Ani Ören Yeri
Geçmişe Açılan Kapı : Ani Ören Yeri (Ani Harabeleri)

İshak Paşa – Ani arası yaklaşık 4 saat sürüyor. Biz Ani’ye vardığımızda 16.40 civarıydı. Doğu’da güneşin erken battığını hesap etmeyişimiz açıkçası kötü oldu. Öncelikle kış ayları 08.00-17.00, yaz ayları 08.00-18.00 arasında müzenin açık olduğunun bilgisini paylaşmak isterim. Ayrıca müze kart da geçiyor.

Gelelim bize…

Vardığımızda kapanışa 20 dakika kalmıştı. Sağolsun görevliler girişimize izin verdiler. Ama şu notu eklediler: “Hızlı hızlı gezin, birazdan hava kararacak. Akşam olunca kurtlar iniyor.” Bu bilgiyle bizi aydınlatmaları sonrası hayatımın en hızlandırılmış müze turunu ve fotoğraf çekimini yaptığımı söyleyebilirim 😀 17.45’e kadar biraz korkarak da olsa gezebildik 🙂 1 saatimiz daha olsaydı mükemmel olurdu. O yüzden siz zaman planlamalarınızı gün batımını hesap ederek yapın.

Ermenistan sınırını gören Ani için sizlerle paylaşmak istediğim bazı küçük detaylar var:

Öncelikle bölge sınır bölgesi olduğu için hattınız sizi yurtdışına çıkmış sanabilir. Dikkatli olun, benimki gibi faturanız kabarık olmasın 😦
-Kars halkı, Ani Harabeleri diye hitap edilmesinden hoşlanmıyormuş. Bu yüzden ben de öğrendiğimden beri dikkat etmeye çalışıyorum. Ani Ören Yeri hatta direkt Ani diye devam edeceğim 🙂

Hızlandırılmış Ani gezimize Aslanlı Kapı‘dan girerek başlıyoruz. Surların arasından geçtiğiniz anda binlerce yıl geriye ışınlandığınızı hissediyorsunuz. Bu antik kent her ne kadar tahrip edilmiş olsa da yine de atalarımızdan izlerin olduğunu hissetmek çok farklı bir duygu. Tabii burada Ermeni halkından da izleri göreceksiniz.

Kenti gezmeye devam ettiğinizde binlerce yıllık tarihten hala büyük bir kısmı duran Büyük Katedral’i görüyorsunuz. Fethi sonrası ise ismi Fethiye Camii olmuş. Sebebi ise Sultan Alparslan’ın 1064 yılında kenti fethettiğinde ilk fetih namazını burada kılmasıymış.

Biz izleyemedik ama katedrale sırtınızı verip ilerilere gittiğinizde Ermenistan’ı izleyebiliyormuşsunuz. Bunu da not olarak bırakayım.

Uzaklarda kule gibi bir yapı gözüküyordu. Bu ne dedik, askerler buradan gözetleme mi yapıyor dedik. Neticede sınırdayız 🙂 Ama burası hiç ummadığımız bir yer çıktı. Bir cami ve kaleymiş: Ebu’l Menûçihr Camii ve Ani İç Kalesi. Caminin içine kadar gidersenin İpek yolu köprüsünü ve sınırdan geçen nehri görebilirsiniz. (Bize saatten ötürü yine nasip olmadı 😦 ) Neyse devam edelim, cephe gibi duran bir yer daha gördük. Bu yer ise Selçuklu Kervansarayı imiş.

Son olarak Ani yazdığınızda ilk sıralarda göreceğiniz fotoğraftan bahsetmek istiyorum: Abughamrents (Polatoğlu) Kilisesi. 980 yılında yapıldığı belirtilen bu kilise, geçmişten günümüze neredeyse hiç değişmeden gelen tek yer diyebilirim.

Hava karardı, biz birazcık korkan gezginler için Ani’ye veda vakti geldi. 18.00 civarı köyden ayrılıp Kars merkezine doğru yola çıktık. Yollarda hiç kimse yoktu, ıssızdı ama kurtlar bizi yakalamadan merkeze varabildik 🙂 Yol yaklaşık 45 dakika sürdü. Biraz da merkezi gezip yemek yiyelim dedik. Düzeltiyorum önce yemek, sonra geziye devam 🙂

Kars’a gelip herkesin de ısrarla yedin mi diye sorduğu “Kaz” . Yiyelim bakalım.
Etle pek aram olmadığı için aşırı överek anlatamayacağım ama denenmesi gerektiğini düşünüyorum. Bununla beraber ilk defa denediğim yöresel iki lezzeti de şiddetle tavsiye ediyorum.

-Tandırda Kaz
-Evelik/Isırgan Otu Çorbası
-Hangel

Bu lezzetler “Kars Kaz Evi“‘nde denendi. Mekana aşık oldum. Mekanın tasarımı, servisi, manzarası hepsi harikaydı. Kesinlikle akşam gidin. Kars Kalesi’nin ışıklarını izleyerek gözünüzü, yemeklerle karnınızı doyuracaksınız. Benden söylemesi 😉

Ballı süt de bitti, üzerine kahvem de bitti.. Sanırım yazıyı da bitirme vakti geldi. Sözlerimi tamamlarken şehrin her alanında yer alan tarihimizi mükemmel bir şekilde korumuş Kars halkına, misafirperverliğiyle bizleri ağırladığı için ayrıca teşekkür etmek istiyorum. Umarım bir gün tekrar yollarımız kesişir .

Sağlıklı ve gezili günleriniz olsun!

DİJİTAL DÖNÜŞÜMDE İNSAN


Hepimiz her gün değişen ve dönüşen teknolojinin bir köşesinden tutmaya, yeni kurulan dünyada yerimizi ayırmaya çalışıyoruz ya da çalışıyor muyuz? 

Değişen dünyanın neresindeyiz? 

Bazı zamanlar bu soruların cevaplarını ararken buluyorum kendimi. Her gün teknolojinin değişimiyle alakalı yeni bir kelime türediğini görüyoruz. Kimimizi korkutuyor, kimimizi heyecanlandırıyor.

Dünya da dijitalleşiyor..

Yeni bir evren hayal edin. Sıfırdan yazılmış sanal bir evren. Biz hayal ederken bu sanal evrenden arsalar çoktan satılmaya başlandı bile : ) En başında demiştim yeni kurulan dünyada yerimizi ayırmaya çalışıyoruz ya da çalışıyor muyuz diye. Evet evet, Metaverse evreninden bahsediyordum Metaverse arsası satın alabileceğiniz birçok site bulunuyor. Bu alana yatırım yapmak istiyorsanız popüler sitelerin listelendiği yazıyı buradan okuyabilirsiniz.

Gelelim asıl konumuza. Dünya dönüşüyor. Herkes boğaz manzaralı arsaları kapma derdine düştü. Peki değişen dünyada insanın dönüşmemesi mümkün mü? Elbette hayır.. İşte bugün size asıl bahsetmek istediğim konuya geldik.

METAHUMAN : Kopyalanıyoruz !

Artık bizler de sanal evrene taşınmaya başladık. Avatar kelimesiyle çoktan hayatımıza girmiş olan sanal kimliklerimiz Metehuman tabiriyle 3 boyut kazanmaya çoktan başladı. Bir gün ise hepimizin dijital versiyonu olacak. Gerçek zamanlı olarak hareket ettirebileceğiniz dijital kopyalarınızın olduğunu düşünün. Küçükken hepimizin hayalinde yer almıştır: “Bir kopyam olsa sınava o gitse de biz de gezsek..” demişizdir. Birileri hayalimizi gerçek yapmaya başladı bile. Peki siz kopyanızı oluşturmaya başladınız mı? Başlamadıysanız Metahuman Creator yazılımı ile hemen oluşturabilirsiniz.

Hadi gelin Epic Games’in çıkardığı Metahuman Creator isimli oyun karakteri oluşturucusu yazılımına bir göz atalım. Bulut ortamından erişim sağlayabileceğiniz toola bu linkten erişebilirsiniz. Ayrıca burada birçok free kurs videoları da gördüm. İlginizi çekeceğini düşünüyorum. Sonrasında ise “request early access” butonuna tıklayıp kayıt olmanız gerekiyor. Birkaç dakika içerisinde sunucunuz hazırlanıyor ve yazılımı kullanmaya başlayabiliyorsunuz. Sonrası sizin hayal gücünüze kalmış diyebiliriz 🙂

Oluşturduğunuz dijital kopyanızı da unreal engine ortamına avatar olarak kolaylıkla export edebilirsiniz. Bu konuyla ilgili de bir arkadaşımız güzel bir video hazırlamış. İzlemek isteyenler buyursun linke .

Metahumanlarımızı hazırladık. Metaverse evreninde arsamızı da aldık. Peki sanal sokakları gezerken arkadaşımızla karşılaşabilecek miyiz? Sarılabilecek, muhabbet edebilecek miyiz? Ya duygularımız? Onu karşı tarafa iletebilecek miyiz? Öyle ki dokunma hissiyati veren biyonik eller yapılmadı mı? Bu işin sonu nereye kadar gidebilir? Bu soruları düşündükçe Black Mirror sahneleri gözümde canlanıyor. Bence dönüşümün sınırı yok. Geleceğin bugünlerden parlak olması dileğiyle diyelim. 🙂


“Meta” dünyada görüşmek üzere 😉

Edit: Bir yazarımızdan tam da metahuman konusu üzerine kurgulanmış film önerisi geldi 🙂 Eskilerden ama eskimeyen bu muhteşem filmi de izlemeyenler ya da tekrar izlemek isteyecekler için buraya linkleyelim 😉

Linux Dağıtımları #2

Merhaba, bu yazımda önceki yazımda belirttiğim “kullanımı kolay olsun, windows alternatifi olarak kullanabileyim” diyenlerin ve ayrıca “bana hafif sade bir işletim sistemi lazım” diyenlerin kullanabileceği Linux dağıtımlarını daha detaylı inceleyeceğiz. Başlamadan Linux Dağıtımları #1 yazımı henüz okumayanlar varsa şöyle linke alalım 🙂

Çoktan ilk yazıyı okumuş arkadaşlarım ile devam edelim öyleyse 🙂


Linux Mint

<< Kullanımı kolay, hafif işletim sistemi >>

  • Ubuntu ve Debian temel alınarak geliştirilmiş, masaüstü kullanıcılarına yönelik bir Linux dağıtımıdır.
  • 2006 yılında doğmuştur.
  • x86 ve x64 tipi makinelerde çalışabilir.
  • Cinnamon, MATE, KDE ve Xfce masaüstü ortamlarını içeren sürümleri bulunmaktadır.
  • Türkçe desteği vardır.
Dosya:VirtualBox Linux Mint Desktop ENG 14 02 2021 13 44 42.png - Vikipedi
  • Kullanıcı arayüzü ve etkileşim kolaylığı ile ön plana çıkmaktadır.
  • Libre Office, Firefox, video ve ses kodekleri gibi yazılımlar önceden yüklenmiş olarak Linux Mint ile sunulur.

Ubuntu

<< Kullanımı kolay >>

Ubuntu başlangıç kılavuzu - Ubuntu Türkiye Wiki
  • Debian tabanlı açık kaynaklı bir Linux dağıtımıdır.
  • Ekim 2004’te doğmuştur.
  • Başlangıçta kişisel bilgisayarlar için geliştirilmiştir. Daha sonra sunucularda ve akıllı telefonlarda kullanılabilir sürümleri geliştirilmiştir.
  • Ubuntu herhangi bir masaüstü işletim sistemi gibidir. Ubuntu’da ihtiyaç duyabileceğiniz her türlü yazılımı bulabilirsiniz ve çoğu ücretsizdir.
  • Ubuntu’ya Steam’i yükleyebilir ve Windows’a özel bazı oyunlar da dahil olmak üzere binlerce oyun oynamak için kullanabilirsiniz.
  • Ubuntu’nun birincil sürümünde GNOME adında bir grafik kullanıcı arayüzü kullanılmaktadır. Her ne kadar GNOME birincil versiyon olsa da birkaç dağıtım daha bulunmaktadır. (Ubuntu Sunucu Sürümü, Ubuntu Stüdyosu, Edubuntu, Kubuntu, Xubuntu ve JeOS vb. )

NOT: GNOME temel olarak Windows masaüstü arayüzüne oldukça benzer ve Linux’u programcı olmayanların kullanması için kolaylaştıracak şekilde tasarlanan ortamdır.

Elementary OS

<< Kullanımı kolay, hafif işletim sistemi >>

  • Ubuntu tabanlı ücretsiz bir Linux işletim sistemi dağıtımıdır.
  • Mart 2011’de doğmuştur.
  • Bu dağıtımda masaüstüne klasör ve dosya yerleştirilemiyor. Masaüstünün çok daha az kullanılması nedeniyle Elementary OS’in arka planında çalışan ögelerin sayısı da düşürülmüş oluyor.
  • Dosya yöneticisinde çift tıklama mantığı yerine tek tıklama mantığı kullanılıyor. 
Elementary OS - Vikipedi

Deepin OS

<< Kullanımı bence en kolayı , Windows’un kardeşi >>

Deepin - Vikipedi
  • Debian tabanlı ve açık kaynaklı ücretsiz bir Linux işletim sistemi dağıtımıdır. 
  • Çinli Wuhan şirketi tarafından geliştirilmiştir.
  • 2008 Yılına kadar Hiweed Linux adı altında yayınlanan bu dağıtım, 2008’den sonra Deepin adına kavuşmuştur.
  • Türkçe dil desteği bulunuyor.
  • Hem windows gibi kullanılıyor, hem de Elementary OS gibi bir arayüzü var.
  • Spotify’den, Steam’e Ekran görüntüsü alma aracından Google Chrome’a kadar tüm uygulamalar kurulu olarak geliyor. Bu da Linux’un en büyük problemi olan uygulama eksikliğini büyük ölçüde çözüyor.
  • Linux’ta olmayan bir çok programı kendi mağazasından da indirebiliyorsunuz.
  • Steam’de Linux destekli oyunlarda başarılı bir şekilde çalışıyor.

Zorin OS

<< Kullanımı kolay >>

  • Linux’a yeni başlayan kullanıcılar için geliştirilmiştir.
  • Ubuntu tabanlıdır.
  • Zorin adıyla 2009 yılında doğmuştur. Daha sonra Zorin OS olarak yeniden adlandırılmıştır.
  • Windows’tan Linux’a geçiş için oldukça yardımcı bir Linux dağıtımıdır diyebiliriz.
  • 4 farklı dağıtım şekli vardır. (Zorin OS Core, Zorin OS Lite ve Zorin OS Education, Zorin OS Education Lite)

Pardus

<< Kullanımı kolay >>

Pardus-17-XFCE – Pardus – TÜBİTAK ULAKBİM
  • Debian tabanlıdır. İnternet üzerinden ücretsiz olarak indirilebilmekte ve kurulabilmektedir. 
  • 2005 yılında Türkiye’de doğmuştur. İçimizden biridir yani 🙂
  • Pardus adı, Anadolu Parsı’nın bilimsel adı olan Panthera Pardus Tulliana’dan gelmektedir.
  • TÜBİTAK ULAKBİM bünyesinde geliştirilmeye devam edilmektedir.

Lubuntu

<< Kullanımı kolay, hafif işletim sistemi >>

  • Adından da anlaşıldığı gibi Ubuntu tabanlıdır. Ubuntu sürümüyle aynıdır ancak farklı bir masaüstü ortamıyla eşleştirilmiştir. LXQt masaüstü ortamını kullanmaktadır.
  • Alfa sürümüyle 2009 yılında doğmuştur. 2011 yılında ise tam sürümü yayınlanmıştır.
  • Oldukça hafif bir dağıtım olan Ubuntu’nun bile yarısı kadar sistem kaynağı tüketmektedir.
Lubuntu - Vikipedi

NOT :
Kubuntu, KDE Plazma masaüstüne sahip Ubuntu’dur.
Xubuntu, XFCE masaüstüne sahip Ubuntu’dur.
Lubuntu, LXQt ile Ubuntu’dur.

Linux Lite

<< Kullanımı kolay, hafif işletim sistemi >>

Linux Lite 5.2 introduces new Firewall options | Linux Addicts
  • Debian ve Ubuntu tabanlıdır.
  • Dağıtım, özelleştirilmiş bir Xfce masaüstü ortamı ile hafif bir masaüstü deneyimi sunmayı amaç edinir.
  • 2013 yılında dünyaya gelmiştir.
  • Linux Lite, Windows’tan Linux tabanlı bir işletim sistemine geçişi olabildiğince sorunsuz hale getirmek amacıyla geliştirilmiştir diyebiliriz.

Arch Linux

<< Hafif işletim sistemi >>

  • Belirli bir düzeyde Linux bilgisi olan kullanıcılara hitap eder.
  • 2002 yılında doğmuştur.
  • Kendin yap felsefesiyle oluşturulmuş, sadelik esas alınmıştır. Yani hangi masaüstü ortamını kullanacağınıza, hangi hizmetleri yükleyeceğinize tamamen siz karar verirsiniz. Yani ne yaptığınızı biliyor iseniz, bu işletim sistemi tam size göre diyebiliriz 🙂
Arch Linux - Vikipedi

Manjaro Linux

<< Hafif işletim sistemi >

Manjaro - Downloads
  • Arch Linux dağıtımını temel alan ve son kullanıcı dostu olmayı hedefleyen bir Linux dağıtımıdır.
  • 2015 yılında doğmuştur.
  • Şu an için daha çok deneyimli kullanıcılara hitap etmektedir.
  • Geniş donanım desteği sayesinde eski-yeni sürücülerin otomatik kurulu gelmesi Manjaro’nun mutlu eden yanlarındandır.
  • GNOME, KDE, XFCE olmak üzere 3 farklı masaüstü ortamından istediğinizi seçip kurabilme imkanı sağlıyor.
  • Yazılım kurmak istediğinizde de PAMAC uygulaması ile kolaylıkla kurabilirsiniz.

Manjaro çıktığı yıldan bu yana popülerliğini korumaya devam ediyorken bu yazıya diğer dağıtımları ekleyerek devam etmem pek mantıklı gibi durmuyor. Şimdilik serinin ikinci yazısının da sonuna gelmiş bulunuyoruz. Devamında parası çok olanlara hitap eden Linux dağıtımlarını inceleyeceğiz. Görüşmek üzere.

🐸

Linux Dağıtımları #1

Merhaba, size bu yazımda Linux denince akla ilk gelen başlıklardan biri olan Linux Dağıtımları kavramından bahsedeceğim.

7 Best Desktop Linux Distros - Prime Inspiration

Dağıtım kavramı Linux’a özgü bir terimdir. Özgür yazılım felsefesinin çok alternatifli dünyasının bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır.

Linux dağıtımları bizim için zorlu bir görevi üstlenir. Açık kaynaklı projelerin tüm kodlarını alır, bizim için derleyip, kurabileceğiniz tek bir işletim sistemi olarak toparlar. Ayrıca, varsayılan masaüstü ortamı, tarayıcı ve diğer yazılımları seçmek gibi seçimleri de yapar.

Çeşit çeşit Linux dağıtımları bulunuyor. Hatta öyle ki süreli top10 Linux dağıtımları başlıklarında yazılar ile karşılaşıyoruz. Dilerseniz siz de buradan Linux dağıtımlarının popülerliğinin takibini yapabilirsiniz.

Peki Hangi Dağıtımı kullanmalıyız?

Aslında bu sorunun net bir cevabı yok. Ne istediğimize, ne amaçla kullanacağımıza göre bu sorunun da cevabı değişiyor diyebiliriz. Bu yüzden bir dağıtım seçmeden önce aklınıza yatan 3–5 dağıtımı bir sanal makineye kurup denemeli, bu deneme sonunda da bize en uygun olduğunu düşündüğümüz dağıtım ile devam etmeliyiz diye düşünüyorum.

yeniler.png

Bazı gruplar altında bazı Linux dağıtımlarını inceleyerek sizler için aşağıdaki gibi bir liste oluşturdum. Umarım işinize yarar 🙂

Kullanımı Kolay Olsun, Windows alternatifi olarak kullanabileyim diyenlerin kullanabileceği Linux dağıtımları :
1. Linux Mint
2. Ubuntu
3. Elementary OS
4. Deepin OS
5. Zorin OS
6. Pardus

Düşük performanslı bir bilgisayarım var, bana hafif bir işletim sistemi lazım diyenlerin kullanabileceği Linux dağıtımları :
1. Linux Mint
2. Elementary OS
3. Lubuntu
4. Linux Lite
5. Arch Linux
6. Manjaro Linux

Parası neyse öderim, her şey iş yerim için diyenlerin kullanacağı Linux dağıtımları :
1. Red Hat Enterprise Linux (RHEL)
2. SUSE Linux Kurumsal Sunucusu (SLES)
3. Ubuntu Enterprise
4. CloudLinux

En iyi bulut yönetimli Linux dağıtımı :
1. Amazon Linux

Güvenlik alanında en çok kullanılan Linux dağıtımları:
1. Kali Linux
2. Parrot Security OS
3. Debian
4. BlackArch
5. Arch Linux
6. BlackBox

Container tabanlı yapılarda kullanabilecek Linux dağıtımları :
1. Fedora CoreOs
2. RancherOS

Linux dağıtımlarını daha nice gruplara ayırmanız mümkün. Benim gruplarım bu şekilde 🙂 Devamında yukarıda isimleri geçen dağıtımlara biraz daha detaylıca bakacağız. Şimdilik yazımızın sonuna geldik. Serinin devamında görüşmek üzere..

🐸

Doğu Ekspresi Günlükleri #1

Taptaze bir gezi ile karşınızdayım bugün. Anlatmak istediğim birçok şey var ama hepsini bu yazıya sığdırabileceğimi sanmıyorum. Bu yüzden bana en çok sorulan soruları cevaplayacağım bu yazımda.

Hadi başlayalım 🐸

  • Doğu ekspresine nasıl bilet buldun ?
    –> Hikayenin en kolay ve hızlı kısmıydı aslında benim için 😅
    Malumunuz pandemi sebebiyle bir süredir Doğu Ekspresi kapalıydı. Birkaç aydır seferler başlamış durumda ve HES koduyla bilet almanız gerekiyor. Bu yüzden de anladığım kadarıyla toplu bilet alımları yapılamıyor. İyi ki de yapılamıyor. 🙂 Ayrıca henüz seferlerin başladığını herkes duymuş değil bu da bizim için avantaj oldu. Gezimizden 2 hafta öncesi biletleri rahatlıkla aldık. Tabi kar yağdığı dönemlerde yoğunluk olması kaçınılmaz. Bu yüzden gitmek istediğiniz tarih belli ise beklemeden alın derim. 30 gün sonrasına kadar bilet alımları açık.
    Bilet almak için tıklayabilirsiniz.
  • Bilet fiyatları ne kadar ?
    –> Bu sorunun en güncel cevabı TCDD’de aslında. Yıllar sonra bakınca ne ucuzmuş demek adına 2021 liste fiyatını da aşağıya bırakıyorum 😬

    Pulman (Tam) : 68 TL
    Pulman (Genç) : 58 TL
    Örtülü Kuşetli (Tam) : 93 TL
    Örtülü Kuşetli (Genç) : 83 TL
  • Pulman mı, örtülü kuşetli mi, yataklı mı ? Hangisine bilet almalı?
    –> Öncelikle şu anki Doğu Ekspresi trenlerinde sadece pulman ve örtülü kuşetli vagonlarda satış var. Yataklı neden yok bilmiyorum. Ama dönerken bindiğim Güney Ekspresi treninde yataklı kompartımanlar da vardı. Bu yüzden her ikisini de yerinde gördüm ve sizler için karşılaştırdım. Bu arada pulmanı baştan eledim, siz de eleyin 25-26 saat koltukta geçmez bence 😥

    Yataklı (Tam) : 275 TL
    Yataklı (Genç) : 266 TL
Örtülü KuşetliYataklı
Fiyat (Tam)93 TL ✔275 TL
Kompartmandaki max kişi sayısı4 ✔2 ✔
Kompartman büyüklüğüaynıaynı
Tezgah, musluk var mı?yokvar ✔

Özellikle odada musluk olsun gibi bir isteğiniz yok ise kesinlikle örtülü kuşetli kompartımandan bilet almalısınız. 4 kişilik kompartımanı 2 kişi almak çok ideal oluyor. Küçük bir matematik hesabıyla maddi açıdan da karda olacağınızı belirtmek isterim. Yatak olarak bir farkı da bulunmuyor. Bu arada üst yatağın manzarasından pek bir şey gözükmüyor. Bu yüzden 2 yatağın da alt tarafta olması için de örtülü kuşetliyi seçmelisiniz 😉
Dipnot: Doğu Ekspresi için şu anda yataklı kompartıman alternatifinin olmadığını tekrar belirtmek isterim.

Örtülü Kuşetli Kompartıman
Yataklı Kompartıman
  • Tren duraklarda ne kadar süre kalıyor ?
    –> Sivas, Erzincan, Erzurum gibi büyük istasyonlarda 10-15 dk bekliyor. Diğer duraklarda beklemiyor desek yeridir. Toplamda 53 durakta duruyor ve bu duraklarda en fazla 2-3 dakika durarak Kars’a ulaşıyor. Bizim yolculuğumuzda en çok Erzurum’da kaldı (20 dk civarı) . Meşhur Erzurum Cağ Kebabının tadına bakmak isterseniz istasyona gelmeden yaklaşık 40 dk önce tren garına sipariş verebilirsiniz. Hemen trenin durduğu yerde büfe var ve oradan teslim alabiliyorsunuz. Kendiniz internetten bulabileceğiniz gibi trendeki görevli abilerden de cağ kebap siparişi verebileceğiniz bir numara öğrenebilirsiniz. Sipariş için bize trendeki kompartıman görevlisi Aydın Abi yardımcı olmuştu. Doğu Ekspresi’nde onunla tanışmıştık, Tesadüf bu ya ardından 1 hafta sonra Güney Ekspresi’nde de tekrar rast geldik. Siz de denk gelirseniz hatırlar mı bilmem ama yine de çok selam söyleyin 🙂
Aydın Abi ile Güney Ekspresi Hatırası
  • Yolculuk kaç saat sürüyor?
    –> Yolculuğun belirtilen süresi 25 saat. Ancak genellikle rötar yapıyormuş. Bizim yolculuğumuz 26 saat sürdü.
  • Trende internet/telefon çekiyor mu?
    –> Gitmeden öncesi internetin çekmediğini okumuştum. Elbette seyir halinde zaman zaman kesintiler oluyor ama yolculuğun büyük kısmında internet erişimimiz vardı. Öyle ki spotify hep açıktı, instagrama anlık paylaşımlar da yapabildik. Daha ne olsun 😀 Görüntülü konuşmada pek verim alamadım. Ama ses aktarımı beklediğimden iyiydi.
  • Priz var mı?
    –> Odalarda priz var. Ama tek bir priz var ve bu kesinlikle yeterli değil. Ayrıca priz kapının üzerinde kaldığı için uzatma kablosu olmadan prizi kullanmak zor. Bu yüzden yanınıza mutlaka 3’lü priz almalısınız.
  • Peki içeride ortam nasıl? Tren sıcak mı?
    –> Ortam şaaahaaaneee. Kompartıman içerisinde ayarlanabilir kalorifer var. Bu sebeple tshirt ile durabileceğiniz kadar sıcak oluyor. Ama buraya küçük bir not eklemek isterim. Dönerken kullandığımız Güney Ekspresi treninde kompartımanın kaloriferinde sorun vardı ve bu sebeple üşümedik ama sıcak bir odada da kalamadık. Yani siz yine çok abartmayın sıcağı 🙂
  • Trende yemek var mı?
    –> Yemek konusuna gelirsek market alışverişi yapıp gelmelisiniz bence. Yemekli vagonda yemek çıkıyor ama genelde herkes yemeğini kendi getiriyor. Kettle da getirirseniz çok iyi olur. Ama kettle kullanmak kompartımanın elektriğin kesebiliyor. Bu yüzden şu türk kahvesi yapmak için kullanılan küçük makineleri tercih edebilirsiniz. Tecrübeyle sabit olarak sorun yaşanmadığını gördük. Ama siz yine de dikkatli kullanın. Tabii bi de yakalanmayın 😉
    Sabah kahvaltı keyfi çok güzel oluyor. Küçük bir örtünüz ve kahvaltılıklarınız yanınızda olsun. Kupalarınızı da unutmayın ☕. Eğer siz de benim gibi kahvaltıda çayı abartanlardansanız trende bu keyfin daha bir başka olduğunu da yaşayarak tatmalısınız. Şöyle birkaç öğün yediklerimizi listeleyecek olursak; akşam 18.00 gibi trene biniyorsunuz. Yemek yemiş olarak binerseniz meyve ve abur cubur ile akşamı geçirebilirsiniz. Biz konserve barbunya almıştık akşam yemeği için. Ardından film izlerken cips ve meyve tükettik. Sabah kahvaltıyı şenlendirebildiğiniz kadar şenlendirebilirsiniz. Tam acıkmaya başlarken Erzurum’da oluyorsunuz (15.30 gibi). Cağ kebabı siparişleriniz de sıcak sıcak sizi bekliyor. Bizimki gerçekten sıcaktı, yanında ayran , salata ve tatlı ile 30 TL’ye 1 dürüm sipariş etmiştik biz. İnternetten okuduğum soğuk ve yağlı oluyor gibi yorumlara da aldanıp 2 kişi 1 dürümü bölüşelim dedik. Tam bir pişmanlık.. Tadı damağımızda kaldı. O yüzden bence siz siz olun 1 dürümü tek başınıza gömün 😬 Sonrası ise mevye ve atıştırmalıklar ile yolculuğu tamamladık. Yanımıza acıkırsak diye indomie’lardan da almıştık ama dönüşte yedik. Siz de konserve ürünler ve canım indomie ürünlerini tercih edebilirsiniz.
    (Bu yazıda ürün yerleştirme yapılmaktadır. )
  • Trenin hijyen durumundan bahseder misin? Tuvaletlerin akıbeti ?
    –> Güzel soru. Beklediğimden çok çok iyi bir hijyenik ortamda buldum kendimi. Nevresimler hiç açılmamış paketlerde sizlere teslim ediliyor, TCDD’de kesinlikle bu kısımdan 10/10 not aldı. Tuvaletlere gelirsek başlangıçta o da gayet hijyenikti ama sonlara doğru aynı şeyi söyleyemeyeceğim. 😅 Tuvalet kağıdı, havlu kağıt her daim vardı. Bu noktada da benden 10/10 geçer not aldı. Musluklar düğmeye bastıkça çalışıyor. 15-20 saniye sonra suyun kesilmesi el yıkarken biraz zorlu oluyor. Her vagonun sol başında alaturka, sağ başında ise alafranga tuvalet bulunuyor. Alaturka candır 😉
  • Doğu Ekspresinde çantanızda olmazsa olmazlarınız hangi eşyalardı?
    🎵 Ses Bombası : Neredeyse son ses müzik de açsanız yan kompartımanlara ses gitmiyor. Yan kompartımanların da sesi size gelmiyor. Bu yüzden çalma listenizi oluşturup müzik keyfinin tadını doyasıya çıkarın.
    👡 Terlik : Botlarla çıkılan yolculukta 25 saat botları giy çıkar yapmak tam bir çile olurdu yanımıza terlik almasaydık. Siz de çantaya kesin atın bence.
    🔌 Üçlü Priz : Priz kapının üzerinde ve kesinlikle yatağınızın yakınında telefonu şarja takma ihtiyacı duyuyorsunuz. Bu yüzden 1-2 metrelik üçlü priz yanınıza almalısınız.
    Kettle : Kesinlikle sürekli çay kahve içebildik, çok iyi oldu. Ama tekrar belirtmek isterim ki elektriğinizin gitme ihtimaline karşı mesuliyet kabul etmiyorum.
    Led ışıklar : Cama asılan ışıklar kesinlikle çok hoş duruyor. Ben biraz ışık delisi de olduğumdan aşırı mutlu oldum ışıklarımla. Çok güzel fotoğraflar da çekileceksiniz bu şekilde. Pillilerden alın yanınıza ve cama asmak için bant da unutmayın. Unutursanız yara bandı ile de çözüm yolları bulabilirsiniz biz gibi 😬 Ama trenden ayrılırken bantları da temizleyi unutmayın olur mu ? Şimdiden iyi eğlenceler 🥳
    🐸 Kurbi : Yazılarımın ve gezilerimin yapı taşı olan kurbisiz yola çıkamazdım elbette. Ama bu gezimizde kurbi gazi oldu dostlar. Eve dönünce bir takım dikim işleri bizi bekliyor.
  • Kar var mıydı?
    –> Beklenen cevap yoktu. Ama az da olsa Erzurum sınırlarında kar gördük. Bu arada Doğu Ekspresi dediğimizde hep muhteşem kar manzaralı tren fotoğrafları hayal ediyoruz. Ama kesinlikle yılın diğer zamanlarında da çok güzel manzaralara şahitlik ediliyormuş. 24-25 Ekim’de gerçekleştirdiğimiz yolculuğumuzdan bazı fotoğraf karelerini aşağıya ekliyorum. Tabii kar mevsiminde gitmek gibi bir hayalim de var.

Şimdilik bu yazıyı burada noktalıyorum. Çünkü bir başka tren yolculuğumun sonuna yaklaşmaktayım 😬 . Merak ettiğiniz başka başka sorular varsa yazının sonuna yorum olarak yazabilir ya da iletişim kısmından bana ulaşabilirsiniz.

Sağlıklı ve gezili günleriniz olsun 🙋‍♀️

Bir Linux Masalı


Linux, Finlandiyalı Linus Benedict Torvalds’ın 5 Ekim 1991’de bitirme tezi için yazmış olduğu açık kaynak kodlu işletim sistemi çekirdeğidir. Linux, sunucu işletim sistemlerinde kullanım oranı bakımından ilk sırada tercih edilmektedir.

Peki Linux’un zirveye ulaşmasını sağlayan serüveni nasıl başladı?

İşte bu sorunun cevabı için sizleri biz Z kuşağı çocuklarının anne-babasının bile yeni dünyaya geldiği geçmiş zamana götürmem gerek 😅

Zaman geriye aksın ⏳

1969 yılında Dennis Ritchie ve Ken Thompson Bell laboratuvarlarında ilk Unix versiyonunu geliştiriyorken aynı yıl kilometrelerce uzakta Linus Benedict Torvalds hayata gözlerini açıyordu. Dennis Ritchie ve Ken Thompson, programlarının kaynak kodlarını tüm dünyayla ve Berkley California ile paylaşmasıyla bir çok gönüllü tarafından Unix programları geliştirilmeye başlanmıştı.

Gönüllüler ile başlayan serüven, takvimler 1980’li yılları göstermeye başladığında bir çok firma tarafından ilgi gördü ve firmalar kendi Unix sistemini geliştirmeye başladı. IBM® AIX, HP® HP-UX, Sun® SunOS (Solaris) ve daha bir çok firma artık Unix sahnelerindeydi. Ee tabii nihai sonuç da kaçınılmazdı. Bir çok Unix sürümü ortaya çıkmış; komutlar, ifadeler ve tanımlar karışıklık göstermeye başlamıştı .

İşte tam bu noktada Linux’un temelleri atılmaya başlanmış aslında. 😉

Bu karışıklığa bir son verilmesi gerektiği fikrinden yola çıkılarak GNU Projesini (GNU is Not Unix) başlatıldı.

GNU Projesi derken?

Richard Stallman tarafından 27 Eylül 1983 tarihinde kamuoyuna duyurulan GNU Projesi, özgür yazılımlar geliştirip dağıtarak kullanıcıların bilgisayar ve benzeri araçlarını kendi istekleri doğrultusunda özgürce kullanmalarını sağlamayı amaçlayan bir projeydi. Yani kullanıcılar yazılımı çalıştırırken, paylaşım yaparken (kopyalama ve dağıtma), düzenlerken vs. tamamen özgür olmalıydı. Günümüzde Linux içerisinde kullanılan bir çok komut ve araç, GNU projesinin sonucudur diyebiliriz. GNU Tasarısı ise çalışmalarına yazılım, geliştirme , farkındalık yaratma gibi alanlarda devam etmekte.

Artık Linux’un dünyaya gelmesi için tüm zemin hazırlanmış durumda diyebiliriz.

1990’lı yılların başına geldiğimizde Helsinki Üniversitesi’nde okuyan 23 yaşındaki genç bilgisayar bilimi öğrencisi Linus Torvalds, Unix gibi davranan ancak aynı zamanda herhangi bir bilgisayarda çalışan bir işletim sistemi yapmayı önerir. Torvalds, 386 işlemcili bir bilgisayarda POSIX standartlarının çalışabildiği çekirdek (kernel) adı verilen bir program geliştirir. Programının kaynak kodlarını insanlarla paylaşır.

Beklenmeyen bir şey olur ve çekirdek program fenomen olur !

Günümüze gelirsek, Linux’un 90’lı yıllarda kazandığı ilginin katlanarak büyüdüğüne hepimiz şahit olmaktayız. Öyle ki en büyük rakibi olarak bildiğimiz Microsoft bile bu konudaki tutumunu değiştirdi . Microsoft’un günümüzün en popüler kod deposu GitHub’ı satın alması, Powershell’in artık Linux’ta kullanılabilir olması barış bayrağınının çoktan salladığının en önemli göstergelerindendir.


Linus Torvalds’ın da dediği gibi: “If Microsoft ever does applications for Linux it means I’ve won.”


Google Data Studıo📊📉📈

Hadi gelin birlikte Google’ın en hızlı ve etkili şekilde dinamik raporlar hazırlamamıza imkan sağladığı Google Data Studio’a göz atalım.

Google Data Studio ile dinamik bir çok veriyi kolayca okunabilir raporlar haline getirebilirsiniz. Google Analytics verilerinizden Google AdWords verilerinize, kendi MySQL datalarınıza kadar birçok veriyi kullanarak ihtiyacınıza yönelik birçok dashboard oluşturabilirsiniz.

Google Data Studio ile sıklıkla reklam performans raporları, Analytics verilerine göre performansı raporlarının hazırlandığını söyleyebiliriz. Peki Data Studio’nun tercih edilme sebepleri nelerdir? Eminim kullanmaya başladığınızda benim saydıklarımdan daha fazla artılarını bulacaksınız 🙂

İşte Kubikolog gözünden tercih edilme sebepleri:

  1. Birden çok veri kaynağını Google Data Studio’a kolayca bağlama imkanı
  • 2. Data Studio’yu istediğin gibi özelleştirebilme fırsatı

Google Data Studio’da verilerinizi bir çok farklı formatta kullanabilirsiniz. Birçok grafik türünü kullanabilir, oluşturduğunuz dashboard’da tasarımsal değişiklikleri kolaylıkla yapabilirsiniz.

Data Studio veri görselleştirme seçeneği de sunar. Veriyi görselleştirmek adına ısı haritaları, zaman serisi, pasta grafikler, tablolar, puan kartları, madde işaretli grafikler dağılım ve alan grafikleri, coğrafî haritalar ve çubuk grafikler kullanılabilmektedir.

3. Kolay indirebilme imkanı

4. Aynı anda düzenleyebilme ve kolay paylaşım özelliği

5.Örnek template’lere erişim imkanı

6.Tabi son olarak tamamen ÜCRETSİZ olması 🎉

Google Data Studio platformuna erişim sağlamak için https://datastudio.google.com adresine ulaşmanız ve Google hesabınız ile giriş yapmanız yeterlidir. Giriş yaptıktan sonra veri kaynağı ekleyebilir, raporlar oluşturmaya başlayabilirsiniz. Şimdiden iyi eğlenceler 😊

Şipşak BERLİN

Günübirlik Berlin’i gezmeye ne dersiniz?

Ben harika olur derim. O zaman zamanda yolculuk yapıp tarihi 19 Mayıs 2019’a çevirelim.

Günübirlik gezdiğim Berlin renkleriyle, sanatıyla, hikayeleriyle beni büyülerken tek başıma çıktığım ilk seyahatim olması sebebiyle de bende ayrı bir yere sahiptir.

Peki tek başına geziyorsanız yanınıza almanız gereken 3 şey nedir?

  1. Tripot
  2. Powerbank
  3. Eti Karam Gurme 🍫😉

Berlin’de yaklaşık 8-9 saat gibi bir zamanım vardı. Bu sebeple otobüste Berlin denilince görülmeden dönülmemesi gereken yerlerin listesini çıkardım ve gönlüme göre bir rota oluşturdum. Görüpte en beğendiğim 3 yeri de buraya not olarak bırakıyorum.

  1. East Side Gallery
  2. Müze Adaları(Museumsinsel) ‘ının köprüden manzarası
  3. Brandenburg Kapısı ve etrafındaki sokak sanatçıları

Sizler için otobüs durağından başlayıp yine otobüs durağında biten şipşak Berlin turumu harita üzerinde derledim. Haritaya ulaşmak için tıklayabilirsiniz.

Berlin’de ulaşım gayet kolay. Tek yönlük ya da günlük bilet almanız mümkün. 7 € gibi bir fiyata günlük sınırsız kullanım bileti almıştım. Bileti satın aldıktan sonra makineden okutmanız gerekiyor. Kontrol eden kimseye denk gelmedim ama her ihtimale karşı tedbirli olmakta fayda var. Aksi durumda alman polislerinin pek anlayışlı olacağını sanmıyorum 🙂

9 saat geçirdiğim Berlin’de ne kadar para harçadın derseniz yalnızca 10 Euro.

  • Metro bileti : 7 Euro
  • Rozet: 1 Euro
  • Biblo: 1 Euro
  • Lavabo: 1 Euro 💩

Yemek konusunda hiç para ödemedim. Çünkü evden sandviçlerimi yapıp yola çıkmıştım. Ayrıca rozet ve biblo demişken hediyelik eşyalar almak istiyorsanız Checkpoint Charlie Müzesinin etrafında 1-2 adet uygun fiyatlı hediyelik eşyacı bulunuyor. Aklınızda bulunsun 😉

Gelelim Berlin turumuza. 9 saatte 9 yer!


1. East Side Gallery 💖

Berlin denildiğinde akla şüphesiz ki akla ilk gelenlerden biri Berlin Duvarı’dır. Tarihine girmeyeceğim ama doğu & batı Berlin savaşının ardından kalan Berlin duvarı sanatseverlerin büyük beğenisini topluyor diyebiliriz.


2. Checkpoint Charlie 💂‍♂️

Burası Soğuk Savaş döneminde Doğu ve Batı Berlin arasında geçiş noktası olarak kullanılıyormuş, Savaş yıllarında, aradaki geçişlerin engellenmesi için bu noktada Amerikan ve Sovyet askerleri nöbet tutuyormuş.


3. Holocaust (Katledilen Avrupalı Yahudiler Anıtı)

Bu anıt, Yahudi soykırımında hayatını kaybeden Yahudilere adanmış bir anıt. Blokların üzerinde Yahudi törenlerinden ve efsanelerinden oluşan metinler yer alıyormuş. Brandenburg kapısının hemen yanında kalan bu anıtın biraz mezarlık havası olduğunu söyleyebilirim.


4. Brandenburg Kapısı 🏛

Brandenburg Kapısı , Berlin denilince muhakkak ki akla ilk gelen, Berlin’in sembolü diyebileceğimiz yerdir. Yahudiler anıtının hemen yanındadır. Burada en çok sevdiğim şey etraftaki canlı müzik şöleniydi diyebilirim. Berlin duvarının ilk burada yıkılmasıyla hafızalara kazınan Branderburg Kapısı doğu ve batı berlini birleştiriciliği ile de önemli tarihi bir simgedir.


Tek başınıza geziyorsanız bilirsiniz kolunuz selfie çubuğu , tripotunuz kankiniz oluyor. Bazen de kendinizi fotoğrafa öyle bir kaptırırsınız ki sonradan galerinize baktığınızda trollenmiş bir sürü fotoğraflar çıkabilir. Bunlardan birkaçı Branderburg kapısında rast gelmiş bana 🙂 Fotoğraflarıma eşlik eden mr.&mrs.unknown’lara buradan selam olsun öyleyse 😀


5. Bebelplatz 🛸

Berlin’in en cazip meydanlarından biri olan Bebelplatz, Devlet Opera Binası, Humboldt Üniversitesi, St. Hedwigs Katedrali gibi önemli yapıları içinde barındırmaktaymış. Ben tabii bunu oradayken değil bu yazıyı yazarken öğrendiğimi itiraf etmeliyim 🙂 Avrupa’da çok fazla yaygın olan 4 tarafı bina ve ortası büyük boş bir alan şeklinde tasarlanmış meydanlardan biri olarak gezip geçmiştim o zamanlar.



6.Museumsinsel (Müzeler Adası) 🎀

Müzeler, bu kenti ziyaret etmek için başlıca nedenlerden biri olabilir. Berlin’de 180 müze yer alıyormuş. Bu müzelerin bir çoğu Spree Nehri üzerinde yer alan Müzeler Adası denilen bölgede yer alıyor. Özel bir ilginiz yok ise ve benim gibi bu şehirde gezmek için saatleriniz var ise belli başlı müzeler gezilebilir ya da bir sonraki Berlin çıkartması için dışarıdan bakılarak yola devam edilebilir. Ben 2.seçenek ile yola devam ettim 🙂

Sizin için müzeleri ziyaret etmek istemeniz halinde bilet fiyatlarının durumunu araştırdım. Müze Kart (Museum Pass Berlin) edindiğinizde, sayısız Berlin müzesini de 3 gün boyunca ziyaret edebiliyormuşuz. Müzekart tam bilet ücreti 24€, öğrenci bileti ise 12€. Eğer sadece Müzeler Adası’ndaki müzeleri gezmek istiyorsanız 18 € ödeyerek Müzelerer Adası’nda geçerli müze kart alabiliyorsunuz. Müzeler Adası’nda bir müze giriş ücreti 10-12 € civarındaydı. Bu sebeple müze kart oldukça avantajlı bir tercih olabilir. Ek olarak çoğu müze pazartesi günleri kapalıymış. Bileti 3 günlük alacaklar için küçük bir hatırlatma olarak belirtmek isterim 😉

Müzeler Adası şu müzelerden oluşmakta:

  • The Bode Museum
  • The Altes Museum (Eski Müze)
  • The Neues Museum (Yeni Müze)
  • The Alte Nationalgalerie
  • The Pergamon Museum–> Bence içlerindeki en önemli müze. Müzenin isminin üzerine tıklayrak wikipedia bilgilerine ulaşabilirsiniz. Ama wikipedia’da olmayan bir bilgi öğrendim: Burada bizden yürütülüp götürülen eserler varmış. İznik çinisi ve halılarından örnekler görebilirsiniz. Ayrıca Türkiye’den Bergama, Milet, Didim, Priene kazılarından çıkarılmış eserler bulunuyormuş.

7. Berliner Dom (Berlin Katedrali) 💒

Berlin’i kuşlar gibi seyretmeye var mısınız? Bunun için 270 basamak çıkarak 114 metrelik bir tırmanışı da kabul ederseniz sizleri Berlin Katedrali’ne bekliyoruz 🤸‍♀️ Berlin Katedrali dış görünüşündeki ihtişamlı yapısıyla dikkat çekmekte. Ayrıca bahçesi ve yakın çevresindeki parklardan görünüşü ile fotoğraflarınıza görkem katan ve görenin evet bu kız Berlin’e gitmiş diyebileceği kadar da meşhur bir yer.

Katedral, Berlin ve çevresindeki Protestan cemaatine hizmet veriyor. Farklı dinler ve yaşantılarını görmek için bu yapıları ziyaret etmenin oldukça önemli olduğunu düşünüyorum. Ne yazık ki ben gittiğimde çalışma olduğu için içerisini ziyaret edemedim. Sizler giderseniz ve umarım restorasyonsuz zamana denk gelirseniz giriş ücretinin 7€ olduğu bilgisini de not olarak paylaşmış olayım.


8. Neptunbrunnen (Neptün Çeşmesi) & Berliner Fernsehturm (Berlin TV Kulesi)

Berlin‘in Mitte Bölgesinde yer alan Neptün Çeşmesi, Berlin TV Kulesi ile karşı karşıya bulunmaktadır. Çeşmeye doğru ilerlediğinizde etrafında oturan ve keyifle vakit geçiren insanları görecekseniz. Çeşmeye iyice yaklaştığınızda ise deniz tanrısını ve etrafında yer alan dört kadın figürünü göreceksiniz. Deniz tanrısı etrafında yer alan dört kadın eski Prusya toprakları içerisinde yer alan dört ana nehiri temsil etmekteymiş. Elbe, Ren, Vistula ve Oder nehirleri.

Gelelim Berlin TV Kulesi’ne. Bu kule, 203 metre yükseklikte yer alan gözlem odası ve 207 metre yükseklikte bulunan ve tepesindeki restoranı ile de turistlerin durağı olmuş bir yapı. Berlin TV Kulesi Almanya’nın en yüksek, Avrupa’nın ise en uzun 4. yapısıymış arkadaşlar. Gece manzarasının da muazzam olduğunu söylüyorlar 🙂


9. Alexanderplatz & World Time Clock

“Seni Alex’te bekliyorum” sözleşmelerinin yapıldığı Berlin’in en merkezi noktasıyla gezimizi noktalama vakti. Alexanderplatz tarihten biraz uzaklaşıp günümüzü yansıtan insanların yemeklerini yediği, alışverişini yaptığı bir meydan diyebiliriz. Ayrıca yılın belli zamanları yapılan festivaller ile de insanları etrafına topluyormuş. Alıveriş merkezinin karşısında bir de Dünya saati dikkat çekiyor. Ben önce saati görüp sonra nedir diye haritalara bakarak Dünya Saati’nden haberdar olmuştum.

Nihayet Şipşak diye başladığım anlatırken gözüme 3 gün gibi gözüken Berlin gezimizin sonuna geldik. Sonuna kadar gelenler beni mutlu etmek için bana ulaşabilir ve yeni yazı için tavsiyede bulunabilir bence 🐸 Değerli yorumlarınızı bekliyorum canlar 🖐

Sağlıklı ve gezili günleriniz olsun!